ATO Türkiye Toplantıları – 3

ATO yani Abidjan Türkiye Ofisi
Üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığımız projemiz.
Bunda sık sık bahsediyorum.

Ben Abidjan’da yaşadığım için,
Bana çok sık sorulan sorulardan birisi,
Orada şu ürün gider mi, satılır mı oluyor.
Ben de kendimce gördüklerimi ve bildiklerimi paylaşıyorum.
Ama sonuçta evet gider veya hayır gitmez diyemiyorum.
Çünkü bunu demek için
O pazarı iyi bilmek ve yanlış yönlendirmemek gerek.

Yaşadığım bir örneği anlatmak isterim.

Ürün pazarlamayı düşündüğüm zamanlar da,
Bir iş insanı arkadaşım aradı, işin sahibi.
Haluk Bey dedi, orada zeytinyağı satışları nasıl,
Biz çok iyi kalite zeytinyağı üretiyoruz.

Ben zeytinyağını inanılmaz severim.
Ama Abidjan marketlerde zeytinyağı satışı hem çok az hem çok iyi bir marka yok bana göre.
O yüzden ben ya kendim buradan alıp götürüyorum, ya da gelen arkadaşlardan istiyorum.
Bunu anlattım.
Tamam sağ olun dedi.

Geçenlerde elime bir doküman geçti,
Bir Türk firması Abidjan’da bir firmaya zeytinyağı satıyor.
2 ayda bir 300 400 bin dolarlık ihracat yapıyor.
Çok şaşırdım, alan firmayı araştırdım.
Balık konserve fabrikası.
Ve çok ciddi bir ihracat.
Kar ediyor mu, etmiyor mu bilmiyorum ama satıyor.

Burası okyanus ve balıkçılık çok ciddi bir ihracat kalemi.
Ama bu konu hakkında benim hiç bilgim yoktu.

Yani diyeceğim,
ATO bunun için, ihracat yapmak isteyen firmalar için önemli bir stratejik karar.
Mesela, bu konuda bir firmanın çalışan bir elemanı olsaydı,
Çok kısa sürede bu bilgiye ve daha çok bilgiye ulaşacak,
Belki gidip ziyaret edecek ve potansiyel bir satış olanağı yakalayacaktı.

O yüzden burada sizin bir elemanınızın olması,
Her zaman size çok daha fazla potansiyel iş olanağı sağlayacaktır.
Kim bilir başka hangi firmalar zeytinyağı kullanıyor veya ithal ediyor.

Her sektör birbirinden farklı ve her sektörün de içinde çalışmış ve çalışacak personel ile çalışma olanağı mutlaka artılar getirecektir.

Distribütör bulmaktan tutun da, direkt satışa kadar..
ATO’nun ben hala
Türk iş insanları için çok iyi bir seçenek olduğunu düşünüyorum.

Sevgilerimle,

What do you think?